YAPAY ŞELALE ZAMBAKLARI Yüksek dağların arasından bisikletimle okula gidiyordum . Kenarda akan akarsuyun kanımın deliliğine eşlik ettiğini hissedebiliyordum. Kuşların cıvıltıları, ağaç yapraklarının hışırtıları hep aynı ritim, aynı ses… Hava soğuktu. Eylül...
More
YAPAY ŞELALE ZAMBAKLARI Yüksek dağların arasından bisikletimle okula gidiyordum . Kenarda akan akarsuyun kanımın deliliğine eşlik ettiğini hissedebiliyordum. Kuşların cıvıltıları, ağaç yapraklarının hışırtıları hep aynı ritim, aynı ses… Hava soğuktu. Eylül ayında güneşin ışıkları dünyayı ısıtmaya yetmiyordu. -Selamün aleyküm! -Aleyküm selam Burak. Selamımı vererek okula girdim. Sırama oturdum. En sevdiğim ders… Mevsimlerden sonbahar ve ben başımı “ pat “ diye sıraya koyup gözlerimi kapattım. Biz Kaptan’la dağların eteklerine kadar kar olan bembeyaz bir iklimdeydik . Üşümüyordum hatta güneş, gözümü alıyordu. Akarsular şırıldıyordu. Bir yokuş vardı ki “ Yapay Şelale Zambakları “ yokuşu bir tarafı uçurum bir tarafı ova… Akarsuyun geçtiği yer burasıydı. Suyu öyle güzeldi ki hemen içmek isterdin. Ama su, tene değince bozulup sarı renge dönüyordu. Furkan bizi gezdirdi. Güzel yerdi, Kaptan bile tebessüm etmişti. Kaptanla taşlara basa basa etrafı keşfediyorduk. Sonra bir şey gördük ama insan s
Less